26 Nisan 2007 Perşembe

Pixelotto: Piksel Lotosu

Piksel reklamcılığı konusunda internette yeni bir çağ başlatan Alex’in milliondollarhomepage hikayesinden daha önce bahsetmiştim.. Kolay para kazanmanın kokusunu iyi aldığı belli olan Alex, bu sefer geçtiğimiz Aralık'ta başladığı yeni projesi Pixelotto ile karşımızda.. Namı diğer piksel lotosu..

Konsept yine aynı, piksel satıyor. Ama bu sefer bir piksel bir dolar değil, iki dolar.. Reklamverenlere satacağı piksellerden elde edeceği 2 milyon doların, 1 milyoncukluk kısmını internet sayfasının ziyaretçilerinden birisine çekilişle verecek ve diğer 1 milyoncuğu da kendi cebine atacak.. Kazanmak için sitedeki reklamlara tıklamak yeterli. Ne kadar çok tık, o kadar çok kazanma şansı.. Alex’in yeni projesinin detayları şöyle:

  • Sayfadan yer satın almak isteyen reklamverenler, en az 10 piksel x 10 piksellik kutular için 200 dolar ödeyecekler..

  • Sayfanın ziyaretçileri, kendilerine bir maliyeti olmadan günde en çok 10 kere olmak üzere ilanlara tıklayacaklar ve loto için şanslarını arttıracaklar. Alex, bunun için basit bir üyelik sistemi geliştirmiş..

  • Tüm yerler satıldıktan bir ay sonra, rastgele bir reklamverenin ilanı seçilecek ve o ilana tıklayanlar arasından bir kişinin 1 milyon doları olacak. Tüm piksellerin satılmaması gibi bir durum söz konusu olursa, 5 Aralık 2007′de çekiliş yapılacak ve o zamana kadar elde edilen gelir, yine %50-50 mantığı ile talihliyle paylaşılacak.

  • 2 milyon dolarlık hedefe 1 sene içerisinde ulaşılabilmesi durumunda; Alex, çekilişle vereceği 1 milyon dolara ilave olarak yardım kuruluşlarına da 100.000 dolar verecek. Bir sene sonunda hedefe ulaşılamaması durumunda, bir sene sonunda ortada toplanacak paranın %10’unu yine yardım kuruluşlarına verecek. İlk projesinin aksine, bu projede yardım kuruluşlarına yapacağı bağışla sosyal bir sorumluluk da üstlenen Alex, ekstra popülarite ve saygınlık da kazanıyor.

Bir kişinin lotoda ne kadar çok tıklarsa o kadar çok "bir milyon dolar" kazanma şansını arttırabiliyor olmasının reklamveren sitelerine çok ciddi bir trafik yaratacağı kesin. Ancak bu suni trafiğin reklamverene kendi ürün veya hizmet satışında ne kadar fayda sağlayacağı da tartışılır. Reklamverenlerin bunu pek umursadığı söylenemez; günde binlerce kişinin girip çıktığı bir internet sitesine reklam vermenin bedeli şirketler için çok da büyük bir mebla değil.

Alex’in daha önce milliondollarhomepage’deki başarısından ötürü, internet camiasında çok iyi tanındığı bilinen bir gerçek. Bununla yetinmeyen Alex, kendi blogunda yeni projesinin promosyonunu yapmaya aylar öncesinden başlamış. Katıldığı televizyon programları ve basına verdiği röportajlar da cabası.. Bu yazıyı yazarken, sitede havuzda biriken toplam miktar 151.700 dolardı. Ağızdan ağıza pazarlamayı yönetmek adına pixelotu’yu öncelikle ilk projesinden piksel satın alanlara duyurmak, forumlara çıkmasını sağlamak, ilk müşterilerine yer satın almada öncelik tanımak, müşteri portföyü yaratmak gibi pazarlama inceliklerini ustaca kullanan Alex, bu sihirli fikriyle de şimdiden cebine 75.000 doları koydu. Önünde yedi aydan fazla var. Bakalım, asıl hedef olan 2 milyon dolara ulaşabilecek mi? Bekleyip, göreceğiz..

19 Nisan 2007 Perşembe

Yemeğe Özel Şarap

A: Haaaanıııım! Bu akşam ne yemek yaptın?
B: Kızarmış ördek ciğeri, kocacııım.. (Hööh!)
A: Hmm... Bakalım içecek neyimiz varmış? Ta taaaaa.. Şarap!.. Kırmızı mı beyaz mı? Kırmızı mı beyaz mı? …..



İyi bir şarap, eğer uygun bir yemekle içilmezse beklentilerimizi boşa çıkarabilir, hayal kırıklığı yaratır ve keyif planlarımız suya düşer. Hangi şarabın hangi yemekle içilebileceğini bilmek için temel bazı bilgilere gerek duyulur. "Koyu etlerle kırmızı, açık renkli etlerle beyaz şarap içilir” gibi çoğumuzun bildiği klişe cümleler, aslında sezgi ve tecrübeye dayalı geleneksel ve çağdaş fikirleri temsil eder. Bir şarabı ve yemeği eşleştirmek daima coşkulu ama çoğunlukla raslantısal bir maceradır.

İşte “Amazing Food Wine Company”, bu eşleştirme işini “Wine That Loves” konsepti ile raslantı olmaktan çıkarmayı başarmış.. Amerikalı şirket; Amerika’nın ünlü restoranlarındaki popüler yemeklerden yola çıkarak, belli başlı yemek türleri için özel şaraplar üretiyor. Pizza sever, domates soslu makarna delisi, köri soslu tavuk aşığı şaraplar.. Yemeklere uygun şaraplar, yedi senedir New York’daki Le Cirque restoranında Şarap Direktörü olarak çalışan profesyonel bir şarap uzmanı ve tadıcısı Ralph Hersom tarafından yapılıyor. Seçimler; restoranlardan alınan bilgiler ışığında halkın damak tadını yansıttığı gibi, Hersom’ın katkılarıyla yeniden şekillendiriliyor. Dünya genelinde yaygınlaşmasını umduğum bu konsept sayesinde artık şarap raflarının önünde dakikalarca düşünmeye gerek kalmayacak.. Yakın bir zamanda ülkemizdeki hipermarketlerin raflarında da bu şaraplardan görürseniz şaşırmayın..

17 Nisan 2007 Salı

Anahtar Deposu

Başlık çok komik farkındayım, ama “Key Storage” kavramının tercümesi bu.. Gece yarısı kalabalık bir bardan kendinizi zor dışarı attınız ve bir de baktınız ki evinizin ya da arabanızın anahtarları yok. Sorun değil, çünkü 24 saat faaliyet gösteren NewYourKey, New York gibi yoğun tempolu bir şehirde, özel eşyalarını muhafaza etmekte zorlanan insanlar için bu sorunu halletmiş durumda.. Müşterinin ne zaman nerede olduğunun ise hiç önemi yok.. Bir saat içerisinde anahtarlarınız elinizde.. NewYourKey, komik sayılabilecek bir ücret karşılığında müşterilerin anahtarlarının kopyalarını güvenli bir depoda saklıyor ve müşteriler kilidi açamadığında hangi gün hangi saat olursa olsun kopya anahtarları müşterilerine GPS takip sistemi donanımlı mobil araçlarla ulaştırıyor.. Aklınıza gelebilecek her türlü kilide -evinize, arabanıza ve hatta güvenlik kasalarınıza- unutkanlığınıza ve dikkatsizliğinize rağmen hala yakın sayılırsınız..

Şirket, güvenlik açısından müşteri profillerindeki adresleri gizli tutuyor.. Senelik 35$ tutan kayıt ücreti ve her bir teslimat için verilen 20$, sunulan hizmetin yanında sanırım komik miktarlar. New York’ta oluyor da İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde neden olmasın? Gecenin bir yarısı çilingir bulmak haliyle çok zor.. Hadi çilingiri buldunuz, onun işini yaparken içinden size küfrettiğini bilmek emin olun ki çekilesi çile değil.. Hele bir de yeterince ayık değilseniz.. Çilingirlerin sadece ev kapılarını açtığını da unutmamak lazım..

10 Nisan 2007 Salı

Milyon Dolarlık Fikir

Alex Tew.. 21 yaşında.. Wiltshire / İngiltere’de ailesi ile birlikte yaşıyor.. Bazıları farklı düşünse de, en çok beğendiğim başarı hikayelerinden birine sahip.. 4 ay gibi kısa bir sürede, yok denecek kadar az bir yatırım maliyeti ile hem de oturduğu yerden tam 1.037.100 dolar kazandı.



Her şey Alex’in, yıllık maliyeti yaklaşık 7000 pound olan Nothingham Üniversitesi’nden 3 yıllık İş Yönetim derecesi almak istemesiyle başladı.. Ama parası yok garibin. Bir gece, elinde kalem biçare otururken şunlar dökülüyor önündeki deftere: “Nasıl milyoner olurum?”. Aynı gece, 50 dolara
www.milliondollarhomepage.com adresini satın alıyor ve kendisinin bile başta hayal edemediği bu başarı hikayesinin temelleri atılıyor. İlham kaynağı da hayli ilginç: Pikseller.. ( piksel: ekran görüntülerini oluşturan ufak noktalar ).

Bir piksel fabrikası oluşturuyor Alex.. Her biri 100 piksellik kutulardan oluşan 10.000 kutu.. Yani 1 milyon pikselden oluşan bir reklam panosu..

Kutuları, pikseli 1 dolardan 5 yıl garanti ile şirketlere satmaya başlıyor.. Her bir kutu 100 dolar.. Şirketler de bu kutulara kendi logolarını koyup, link veriyorlar. Piksel reklamcılığı böyle doğuyor.. Kutulara o kadar büyük bir ilgi gösteriliyor ki, Alex sattığı kutulara logo yerleştirmekte zorlanıyor. İlk pikselleri 29 Ağustos 2005’te 400 dolara satıyor.. 20 gün sonra PayPal, Alex’in sitesindeki olağandışı hareketlilikten şüphelenip Alex’in hesabına geçici olarak limit koyuyor.. 18 Eylül 2005 itibari ile 3 yıllık eğitim masrafını fazlasıyla karşılayacak bir miktar olan 50.000 doları buluyor.. Önce İngiliz gazetelerinde daha sonra Reuters ve BBC’de Alex ve sitesiyle ilgili haberler yapılıyor.. Alex’in 2005’in Ağustos sonunda başladığı serüven, son kalan 1000 pikselin de ebay’de açık arttırmayla satılmasıyla Ocak 2006’da son buluyor..



Alex'in bu kadar başarılı olmasının kendimce sebepleri şunlar:

  • Dikkat çekici ve kendini iyi tarif eden bir isim kullanması (milyon dolarlık sayfa)
  • Büyük bir pazar konumundaki internetin ardına saklı fırsatları ortaya çıkaran bir ilk olması (piksel reklamcılığı)
  • Basit ama gayet etkili bir yöntem kullanması

Alex; reklam veren şirketleri, bu fikrin internet tarihine geçeceğine inandırıyor. Daha önce denenmemiş bir kavramı karşılarında gören şirketler ise en az 5 sene garantili reklam yapabilecekleri bu sıradışı sistemin, yani bir ilkin içinde yer almak istiyorlar. Böyle bir fırsatı tepmek pek akıllıca olmazdı zaten. Kendisi ise dikkat çekmedeki başarısını şöyle özetliyor: “Daha çok piksel sat, daha çok medyanın dikkatini çek, daha çok insan siteye baksın, daha çok piksel sat”. Sihirli fikir üretmekte zorlanmayan Alex’in projeleri bu örnekle sınırlı değil. Hala devam etmekte olan yeni projesi Pixelotto’dan yakın bir zamanda bahsedeceğim.. Yaratıcılıkta sınır olmadığını ve internet’in hayatımızda bu kadar önemli bir yeri olduğunu Alex sayesinde bir kez daha görmüş olduk.. İşte size 21 yaşında bir öğrencinin 1 milyon dolar kazanma hikayesi..