13 Mayıs 2007 Pazar

Annelere Özel

Bugün özel bir gün.. Anneler Günü.. Bu özel günde, yine annelere özel bir yazı yazmamın uygun olacağını düşündüm. Anneciğim, seni seviyorum.. Anneler günün kutlu olsun.. :-)
Anneliğin ne kadar meşakkatli bir zanaat olduğu kesinlikle tartışılmaz. Bir demet çiçeğin bile onları mutlu etmeye yeteceğini düşünenler bir yana, bazıları annelerin hayatını kolaylaştırıcı fikirler üretmeye devam ediyor..
Havaalanlarındaki aile salonlarının kapısında yer alan “biberon” figürü, Mothering adlı annelere özel bir dergiyi biraz kızdırmış ve harekete geçirmiş. Dergi, “emzirmek” ile ilgili herhangi uluslar arası bir sembolün olmadığı gerçeğiyle yüzleşince, bir ikon tasarımı yarışması düzenlemeye karar vermiş. Yarışmaya 500’den fazla tasarım ile başvuru olmuş ve finale kalan 12’si arasından (benim favorilerim aşağıdaki fotoda) birinci belirlenmiş.. Yarışmanın birincisi, 8 numaralı tasarımıyla Matt Daigle olmuş. Artık bir emzirme ikonumuz da var.. :-)

Bebekli aileler için seyehat etmeyi zorlaştıran en büyük etkenlerden birisi, anne – babaların sırtına ekstradan yüklenen bavul dolusu bebek malzemeleridir. Tinytotsaway.com, ailelerin üzerindeki bu yükü hafifletmek için geliştirdiği sistemle, bebeğin ihtiyacı için gerekli malzemelerin online siparişine imkan sağlamakla kalmıyor aynı zamanda bu malzemeleri istenilen yere yolculuktan önce ulaştırılmasını da sağlıyor.

İngiliz şirket, ekstra bavul mevzusuyla ilgilendiği gibi, aileleri yolculuk sonrası alışveriş yapma zorunluluğundan da kurtarıyor. Ailelerin kalacakları otele kadar bebek malzemelerini ulaştıran İngiliz şirket, hem aileleri yolculuk sonrası alışveriş yapma zahmetinden kurtarıyor hem de tatilin yabancı bir ülkede yapılması durumunda olası yanlış alışverişlerin de önüne geçmiş oluyor. Bebek mamaları, bebek bezleri, bebek pudrası, vs. kısacası bebeklerin ihtiyacı için gerekli her şey şirket tarafından UPS ile dünyanın her yerine gönderiliyor. Bebekli aileler için seyehat etmek artık çok daha kolay..

10 Mayıs 2007 Perşembe

Pazarlamada Dördüncü Boyut

Sıradan reklamlar; ürünlere olan ilgiyi arttırmak bir yana dursun, çoğu zaman tüketiciye “Beni alma, ben çok sıradanım” mesajı verebiliyor. Pazarlama dünyası, “Dördüncü Boyut” adı verilen bir kavram ile hem Kuantum Fiziği’ne meydan okuyor, hem de reklamlardaki tekdüzeliği yaratıcılığa dönüştürüyor. Kaç tane ilginç reklam panosunun önünde fotoğraf makinesine poz vermek ister ki insan?
Dördüncü Boyut kavramının en güzel örneklerinden biri, New York’da Times Meydanı’nda bulunan Cingular reklam panosu. Elinde kamerayla panoyu görüntüleyen şu insanlara bakın. Emin olun George Cohan’ın heykelinin fotoğrafını çekmiyorlar. :-)

Görüldüğü üzere; reklam, şaşırtıcı ve verdiği mesajı en etkili şekilde ulaştıracak şekilde tasarlanmış. Cingular, dördüncü boyutun derinliklerinde dolaşan reklam panosuyla, sıradan ve dikdörtgen şeklinde panoları görmeye alışmış insanların ister istemez dikkatini çekmeyi başarıyor. Verdiği mesaja bakın: “Hate dropped calls?”. “Dropped Call”, teknik nedenlerden dolayı beklenmedik bir şekilde kesilen kablosuz mobil telefon aramalarına genel olarak verilen isim. “Calls” kelimesi, kimsenin beklemediği bir şekilde panodan kesilmiş ve aşağıda panonun hemen yanında kendisini izleyenlere poz veriyor. ;-)

5 Mayıs 2007 Cumartesi

Albenili Barkodlar

Japon Design Barcode firması, standard barkodları çekici ve göze hoş görünen marka öğelerine dönüştürmeyi başarmış. Gösterişsiz çizgiler ve sayılardan oluşan bilindik barkodlar, yerini dizayn harikası yenilerine bırakıyor. Belli başlı firmalar, paketleme dizaynlarında bu barkodları kullanmaya başladı bile. Örnekleri yaratıcılığın hatlarıyla sınırlı barkodlar, bir bakıyorsunuz bir zebranın sırtındaki siyah-beyaz çizgiler olmuş bir bakıyorsunuz bir şemsiyenin üzerine düşen sayılar…

Bir kısmı müşterilerin fikirlerinden yola çıkılarak hazırlanmış yaklaşık 200 tip barkod, firmanın portföyünde hali hazırda yer almakta. Şahsa ya da kuruma özel barkod hakları, 400$’ı başlangıç lisans ücreti olmak üzere toplam 4400$’a alınabilmekte. Üretilen bütün barkodları, piyasaya sürmeden önce sayısız testten geçiren firma şu ana kadar hiçbir barkod okumama sorunu ile karşılaşmamış. Design Barcode, 2004 yılından beri bu barkodları üretmesine rağmen fikrin Japonya dışında ses getirmesi, ürünlerin 2006’da Cannes’da Titanyum Aslan Ödülü almasından sonra olmuş.
Paketlenen her şeyin, müşterinin eline ürüne iliştirilmiş bir barkodla ulaştığı düşünülürse, ürünün bu olması zorunlu öğesinin beklenmeyen ve eğlenceli bir nesneye dönüştürülmesinin müşterilerin yüzünü güldüren bir pazarlama fikri olduğu tartışılmaz. Sihirli ama biraz pahalı bir fikir :-)

2 Mayıs 2007 Çarşamba

Enerji Kaybederken Enerji Üretebilir Misin?

Enerji kaybederken enerji üretmek… Kulağa ilginç geliyor değil mi? Spor yaparken ya da çılgınlar gibi dans pistinde dans ederken bunu yapabilirsiniz desem? Bu konuyla ilgili iki örnekten bahsedeceğim. İlki, Roterdam’da bulunan Off_Corse isimli bir gece klubü.. Bizdeki pavyonvari kulüplerden değil; Avrupalı gençlerin çılgınlar gibi eğlendiği, tekno partilerde kurtlarını döktüğü club’lardan biri.. Diğerlerinden çok farklı özelliklere sahip: dans pistleri, üstünde hoplayan gençlerin hareket enerjisini elektrik enerjisine çevirecek şekilde tasarlanmış. Tuvaletlerdeki mekanik tesisat yağmur suyu ile çalışıyor. Duvarlar, sıcaklık değişimlerine bağlı olarak tasarruf amaçlı renk değiştiriyor.

Eğlence sektörü, hepimizin bildiği üzere pek de çevre dostu aktivitelerden oluşmuyor. Eğlence mekanlarını ısıtmak ya da soğutmak için gereken ısı miktarını, israf olan şişeleri, tuvaletlerde ve lavabolarda kullanılan milyonlarca metreküp suyu düşündüğümüzde eğlenirken aslında çevremize ne kadar zararlı olduğumuz gerçeğini görebiliriz. Çevresel ve sosyal sorunlara, karlı ve desteklenebilir çözümler getiren sosyal bir kuruluş olan Enviu ve bir mimari tasarım firması olan Döll’ün işbirliği, bu gece kulübünü kar eden ama aynı zamanda çevre dostu olan bir işletme yapmayı başarmış.

İkinci örnek ise, Hong Kong’daki California Fitness isimli bir spor salonu ile ilgili.. Bisiklette pedal çevirirken ya da koşu bandında koşarken, hareket enerjiniz elektrik enerjisine çevriliyor.. Elde edilen enerji, bir bataryada depo ediliyor ve mekanın aydınlatılmasında kullanılıyor. “Sizden Gelen Güç” sloganı ile ortaya çıkan bu kavram, Fransız mucit Lucien Gambarota ve Kaliforniyalı girişimci işadamı Doug Woodring tarafından geliştirilmiş.

Gambarota, bu buluşu tasarlarken çamaşır makinası parçalarından otomobil aküsüne kadar geniş bir yelpazede eline ne gelirse kullanmış.. Tasarlanan spor aletleri, ortalama bir kişi tarafından kullanıldığında 50 watt üretiyor. Bunlardan 13 tanesi, 10 ya da 11 adet 60 watt’lık ambülü yakmak için yeter de artar bile. Bizim mucitler nerde?

E-Posta mı Mektup mu?

“Önce selam eder, sonra iki gözünden öperim”.. Okuma yazma bilmeyen babannem, ben daha yumurcak iken mektuplarını bana yazdırır ve nedense hep böyle kalıplaşmış cümleler seçerdi o mektuplarda.. O zamanlar; mektup yazmak, yazmayı sevmeyen toplumumuzun tek yazma alışkanlığı olduğu için çok önemliydi. Eğitimli, eğitimsiz herkesin yaşamının bir parçasıydı adeta. Gelmeyen, geciken, hiç gönderilmemiş mektuplar üzüntü kaynağı olduğu gibi yerine zamanında oluşanlar da neşe getirirdi beraberinde. Haberleşme seçeneklerinin (telefon, cep telefonu, SMS, MMS, e-posta, internet, görüntülü haberleşme, vs..) artması ile mektuba olan ilgi de azaldı haliyle. Artık posta kutularımızı sadece faturalar için yoklar olduk. Bu kadar duygu sömürüsü sanırım yeterli.. Neyse ki şimdi internet var.. Mektup yazma alışkanlığından kurtulamayanlar için bile..

ABD’de Haziran 2007’de faaliyete geçecek olan Postful ile, internet erişimi olan herkes e-posta ile gerçek mektup gönderebiliyor. quickletter@postful.com adresine; konu kısmında mektubun gönderileceği adresi, e-posta mesaj kısmına da mektubunuzu yazarak e-posta gönderiyorsunuz. Gerisini onlar hallediyor. Yerinizden kalkmadan, postaneye gitme zahmetine girmeden mektubunuzu gönderebiliyorsunuz. Şu an sadece ABD’de faaliyet gösteren şirket, oluşumu uluslar arası boyuta taşımak için altyapı çalışmalarına devam ediyor. Tarifesi de şu; mektubun ilk sayfası için 0.99$ ve her ilave sayfa için 0.25$. Davetiyeler, bültenler ve aklınıza gelebilecek her türlü yazılabilir veri Postful ile adresine teslim.. Bizim Posta Teşkilatı’nın da böyle bir hizmeti vermesi çok da zor olmasa gerek..